Sarılırken konuşmak diye bir şey var. Sanki yılların birikimini paylaşıyorsun. Boynuna konuşuyorsun. Kulakları ile değil, kalbiyle duyuyor.
Geceye Cem Adrian bırakalım.. Cem Adrian “seni kendimden sakınıp, bir başka kalbe emanet ettim” derken nasıl ölmüyorsun? O cümle insanın içini yakar.
Kalbim tuz buz tuz buz Artık hiç olsamda Hiçliğim bile aşık sana
Kalbim bir katilin ellerinde.
Mathilda : Leon, sanırım bir şekilde sana aşık oluyorum. Bu başıma ilk gez geliyor, biliyor musun ? Leon : Daha önce hiç aşık olmadıysan, bunun aşk olduğunu nerden biliyorsun ? Mathilda : Çünkü hissediyorum. Leon : Nerede ? Mathilda : Karnımda. Sıcacık. Hep orada bir yumru olurdu. Ama şimdi geçti.
Ben deliyim… Mutluluğu uzaktan seyrederken, cebimde küçük umutlar biriktiririm, gözlerimin kapının eşiğine duvardaki fotoğraflara takıldığı saatlerde kendimi paramparça olmuşluğun, tükenmişliğin koynunda bulurum. İşte o zaman hayat acı kahve tadı verir, hep içime atarım, ama, kendimi içine atacak yer bulamam. Anlamayana az gelirim, anlayana çok… Ne yarınlar bir şey bekler benden, Ne de ben bir şey beklerim yarınlardan..
Bir daha affedenin İFLAHINI SİKEYİM !