Hayatımın kimin nerede olması gerektiğini en iyi bildiğim dönemdeyim. Kafamın ve kararlarımın en net olduğu , kalbinden ve sevgisinden emin olduğum insanlarla beraber olduğum bir döneminde. Herşey en kötü haliyle bile çok güzel geliyor böyle olunca. Sıfır şüphe ve belirsizlik ~
"Biraz fazla yorgunum. Üzgün, Biraz da kırgın. Her şeyden biraz var. Ama senden hiç yok. Belki biraz olsaydın, Birkaç dakikalık da olsa dursaydın, Yetinirdim. Her şeye tam iken, Sana yarım kalmazdım. Üzülüyorum tabi, Her şey var iken sen olmaması biraz ciğer yakıyor."
bu duygusallığın çok kırılmandan mı kaynaklanıyo acaba(merak ettim)
Öyle miyim bilmiyorum ki ama öyle gördüysen ne mutlu bana .
Aslında kırılmak değil kendimi benliğimi bulmamakta çalışmamla alakalı . Her yaşadığım deneyim nasıl güzel sevebilirime çıksın diye uğraş vermem. Bir şeyler yolunda gitmiyorsa iki tarafında eksikliği vardır ve ben kendi eksikliklerimi görmeye çalışıyorum çok değil güzel sevmek ve sevilmek benim hayat prensibim 😊
her yorulduğumda sana gelmek istedim. sonra anladım ki, ben hep sende yorulmuşum.
Eskisi kadar konuşasım yok, ne hissettiğimden bahsedesim yok, hiç kimseyi merak etmiyorum, hiçbir hararetli konuşmayı dinleyemiyorum, hiçbir şey ilgimi çekmiyor. Kendimle yalnız kalmak iyi gelecek ama kendimi de bulamıyorum.
Gülünce kısılan gözlerine aşık oluyorsun. Sinirlenince dudağının sertçe kıvrılmasına, şaşırınca bir kaç saniye donup kalmasına, üzülünce düşen suratına ya da. Sarılınca seni tüm kötülüklerden koruyacağına inandırdığı kollarına belki. Özleyince sana koşup gelen bacaklarına, dokununca ruhuna baharı getiren parmak uçlarına aşık oluyorsun. Çünkü, nesine aşık olayım demiyorsun; sadece izliyorsun, daha nesine aşık olabilirim diye.
masada karşına mı oturmalıyım yanına mı ? sana bakmak veya sana dokunmak tercihi çok zor.