Başkalarına güvenmek, kendi ahmaklığınıza yatırım yapmaktır. Er ya da geç, iflas edecektir.
Günaydın yaşamak, intiharın gölgesinde bile,
O inatçı, o vazgeçilmez hevesinle.
Sen ki, güzel kadınların gülüşünde parlayan,
Her şeye rağmen tutunduğum o yegane anlam.
Günaydın yaşamak, bir nefesim, bir hevesim varken,
Bu topraklarda, bu mavi gökyüzü altında.
Sen ki, her anıyla ayrı bir hikaye yazılan,
Ve her şeye rağmen, sevdiğim, özlediğim hayat.
Benim adım gri; iki dünyanın eşiğinde, ne tam bir rüya ne de eksiksiz bir gerçek. Ne karanlık gece gibi ne de aydınlık gün gibi—her anım bir çelişki. ⚫⚪✨
Artık bu yargılama huyundan vazgeçsen diyorum. Bırakalım insanlar kendi yollarını çizsinler, düşe kalka öğrensinler hayatı. Hata yapmak da insana mahsus değil mi? Önemli olan, düştükleri zaman onlara el uzatacak, gidecek sıcak bir yuva olduğumuzu bilmeleri.
O sert bakışlar, o keskin sözler... İnan ki kimseye faydası yok. Sadece yaraları derinleştiriyor, mesafeleri artırıyor. Oysa biz, birbirimize destek olmak için varız bu hayatta. Bırakalım herkes kendi özgür iradesiyle yaşasın. Yanlış yapsalar bile, sonunda dönecekleri ev bizim sevgimiz olsun.
Unutma, sevgi her şeyin üstesinden gelir. Yargılamak yerine anlamayı, yadırgamak yerine kucaklamayı seçelim. O zaman dünya, hepimiz için çok daha güzel bir yer olacak.
Sayın Hakim, bu, kalbimin ve zihnimin derinliklerinden gelen bir feryat. Ben, hayata, insanlığa, geleceğe dair beslediğim inancı kaybettim. Artık hiçbir şeye eskisi gibi bakamıyorum. Umudum tükendi.
Her şey anlamsız geliyor. Motivasyonum kalmadı. İlişkilerimde zorlanıyorum. Geleceğe dair hiçbir beklentim yok. Eskiden beni heyecanlandıran şeyler artık hiçbir anlam ifade etmiyor. Sanki içimde bir boşluk var. Şikayetçiyim hakim bey umutlarımı yıkan çocukluğumu çalan herkesten şikayetçiyim
Neden sustuğumu sorma güzelim. Uzun cümlelerim var fakat ne benim anlatmaya halim var ne de senin dinlemeye tahammülün. Hadi gel denizi izleyelim.
Bakışlarınla çarmıha germiştin bedenimi,
Sözlerinle avuçlarıma çaktığın çivi.
Oysa ben seni severken günahsızdım İsa gibi!
Saatlerce ağlamak, ciğerlerim parçalanırcasına koşmak istiyorum. Sonra sana gelmek ve göğsünde soluklanmak istiyorum. Göğsünde soluklanmak, güvende hissetmek tüm bu fırtınanın dinmesini beklemek istiyorum.
Önce Tanrı yeryüzünü kurdu; sessiz ve loş bir diyardı.
Sonra bir melek indi, adımları tüyden hafifti.
Gülümsedi o an, bir ışıltı yayıldı semaya,
Ve güneş doğdu altın bir taç gibi, aydınlattı her yanı.
Toprak sevindi o dokunuşla, canlandı derin uykudan,
Sapsarı buğdaylar fışkırdı, bereket saçtı her yandan.
Van Gogh o sarıya baktı, ilahi bir sırrı sezdi,
Fırçasıyla o rengi çaldı, meleğin gülüşünden hediye.
Bir melek dolaştı insanlar arasında, kalbi sevgi doluydu.
Bir ölümlüye gönlünü verdi, bu yasak bir duyguydu.
Tanrı gördü bu aşkı, kanatlarını aldı o melekten.
Ağladı melek uzun uzun, gözyaşları döküldü derinden.
O yaşlar birleşti, coşkun denizler oldu yeryüzünde.
Utancından saklandı melek, o engin suların dibinde.
Şimdi Ege'nin derinliklerinde bir deniz kızı o;
Sessiz çığlıkları yankılanır, her dalga bir fısıltı.
Beethoven duydu meleğin çığlıklarını, senfoniler yazdı.
Başkası duymadı.
Ben huzur içinde yattığım bir gece biliyorum. Sen göğsümde yatıyordun. Meğer sol kaburgamın eksiğini tamamlıyormuşsun. Şimdi eksikliğini hissediyorum. Gel, tamamla; sensiz eksik yaşıyorum.
Çoğunluğun uğultusunda kaybolmaktansa, yalnızlığın yankısı olmayı tercih ederim.