Yağmur yağdı içime ,
Bir barut misali patladı
Darmaduman oldu içim bir anda
Tuhaf bir koku sardı
Yağmurlu bir havada içilen
Sigara dumanı gibi
Aklım, başım çorap söküğü
Anlamsız ve karmaşık
Sorguladım hep seni
O gülüşündeki nefesi
Hayata tutunduğun fikirleri
Islandı saçların düşlerimde
Bir tutam kokun kaldı yüreğimde
İçim hep hüzün dolu
Niçin, neden, niye?
Bırakıp gittin beni
O günden beri
Elimde bir gitar, kalbimde bir sökük
Dolaşıp durdum sokaklarda
Bir bir arkasını döndü, baktı herkes
“Bu kaçık kim?” diye
Dedim onlara: “Bir sevda delisi,
Yüreği isli ve çamurlu birisi.”
Umarım kırmadım sizi.
Elimde bir viski şişesi
Ayırmadım, sen gittiğinden beri benimle
Niçin, neden, niye?
Bırakıp gittin beni
Yüreğim seninle cıvıl cıvıldı
Sen gittin ve çamur her yer
Niçin, neden, niye?
Bırakıp gittin beni
Niçin, neden, niye?
Seni hissedemiyorum.
Bu aralar ruhumda,
Nerdesin kim bilir,
Kimlerin gözlerine bakıyorsun?
Artık sadece düşleyebiliyorum seni,
Ancak sen ona da izin vermiyorsun.
Ey sevgilim nerdesin,
Nereye saklandın?
Kaf dağına mı çıktın yoksa,
Gizli yerimize ?
Ama biliyorsun sözümüzü,
Ölmeden gitmek yoktu.
Yoksa öldün mü gerçekten?
Söylüyorlar ama inanmıyordum
'Ama ben görüyorum.' diyordum.
Artık yoksun sevgilim.
Sadece kokun kaldı bana.
Lavanta gibi kokardın.
Seni bulmak için,
Hiç çıkmıyorum bahçeden,
Ama yoksun sevgilim.
Bekle beni,
Kafa dağının ardında olacağım.
Merak etme erken gelirim yanına.
Sensiz dünya çoktan soldu sevgilim.
Nefes almak zorlaşıyor sanki.
Kalbinin atıp atmadığını umursamadığın anda,
Yok oluyor içindeki yeşillikler.
Umutların tek tek sönüyor.
Kara günler seni bekliyor.
Görünmez olmaya ant içtiğinde,
Sevilmediğin de yaşamayı umut ettiğinde,
Ruhun karanlığa gömülüyor sanki.
İşte o an,
Kara günler seni bekliyor .
"Bir varmış bir yokmuş" diye başlamış masalı küçük kızın. Masalı başlarken bile hüzünlüymüş küçük kızın. Doğumunda annesini kaybetmiş. Babası ile baş başa kalmışlar. Küçük kızın babası onu o kadar ama o kadar çok severmiş ki onun canı yansa onun canının acısını kendine alırmış. Küçük kız babasını böyle görünce çok üzülürmüş. Babasına bir gün sormuş " Neden benim acımı alıyorsun benden?" Babası demiş ki " Sen canının yanmasını ister misin? "Küçük kız da " İstemiyorum ama senin de canının yanmasını istemiyorum" demiş. Babası gülümseyerek "Bende canım yansın istemiyorum o yüzden senin acılarını alıyorum." demiş elini kalbinin üstüne koyarak " Çünkü senin canın yandığında benim yüreğim parçalanıyor." Küçük kız koşarak babasına sarılır. "Sende benim canımsın!" diye neşeyle bağırır. Ancak küçük kızın bilmediği babasının onun acılarını aldığında ömründen eksildiğidir.
Gel zaman git zaman küçük kız artık büyümüş ve babası ile ormanda sebze-meyve yetiştirmeye başlamışlar. Küçük kız büyüdükçe babasına bakıp onun daha hızlı yaşlandığını fark etmeye başlıamış ve bunu babasına sormaya karar vermiş ancak babası bu konu hakkında onu geçiştirmiş.
Bir gün küçük kız hayvanlarına bakarken köpeğinin kaçtığını görür ve çok üzülür çünkü bu köpek ona babasının hediyesidir. Bunu babasına söylediğinde babası yine kızının acısını alır. Küçük kız bunun için babasına kaç kere kızsada babası yine onu dinlememiştir. Küçük kız tam babasına bunu yapmamasını tekrar söylerken babası oradıkça bayılır. Küçük kız çok endişelenir ve onu hemen odasına götürüp yatırır. Babasının başında onun uyanmasını beklerken sabah olur ve küçük kız babasına baktığında bir günde oldukça yaşlandığını fark eder, o an babasının onun her acısını aldığında yaşlandığını fark eder. Hıçkırarak ağlamaya başlar. Küçük kızın hıçkırarak ağladığına gören baba onun acısını yine almak için ona sarılmaya çalışır ancak küçük kız bir adım geriye atar. Sonra o babasına sarılır ve onun bütün acısını alır. Küçük kızın babası acılarının hepsinin geçtiğini ve olması gereken yaşında gözüktüğünü fark ettiğinde korkarak kızına bakar ve kızın ne yaşlandığını ne hastalandığını fark eder. Küçük kıza hiçbir şey olmamıştır çünkü onun her daim onu her koşulda seven ve onu destekleyen bir babası vardır. Bu kadar güzel sevilen bütün çocuklar gelecekte çok güçlü ve sevgi dolu yetişkinler olacaktır. Küçük kız ve babası ormanın derinliklerinde sonsuza kadar mutlu bir şekilde yaşamlarını sürdürmeye devam ederler.
Hüzün kalbin aynasıdır. İnsan en çok acıyı hisseder kalbinde, acıyı hissettiğinde yaşadığının farkına varır. Çünkü acı insanın hem ruhuna hemde bedenine mıhlanır.
Mavi bir deniz bana bakıyor.
Üzerinde martılar uçuşuyor.
Ne kadar da huzurlu bir manzara,
Diye geçiriyorum içimden.
İçine bırakmak istiyorum kendimi.
İçimde ne varsa kötü olan,
Keder, öfke, nefret...
Hepsini kusmak istiyorum.
Sonunda derin bir nefes alıyorum.
Ancak içim huzur dolmuyor.
Daha da derine iniyorum.
Ruhumdaki boşluk dolsun diye,
Geri geri gidiyor zaman.
Neredeyim göremiyorum tam.
Bir bakmışım annem ile salıncakta,
Bir bakmışım babam ile ders başında,
Ancak bakmak ile kalıyorum.
Düşünüyorum sonra ,
Zaman ilerledi büyüdüm.
Mutlu muyum?
Ne kadar düşünsemde şimdiye kadar
Bu soru yanıtsız kaldı hep
Çok kayıplar yaşadım.
Hayatımdan, ruhumdan eksildi.
Düşündüm durdum hep.
Şu an yaptığım gibi,
Nerde yaşıyorum ben.
Geçmiş, gelecek, şimdi?
Bu mesele muğallak benim için.
Kalbim sıkışıyor bir anda .
Bende kendime geçmişten,
Bir pencere açıyorum.
Nefes aldığımı hissediyorum.
Geleceği düşünüyorum sonra tekrar,
Yine şimdiyi kaybediyorum.
Elimde yine bir şeyi tutamıyorum.
Zaman akıp geçiyor...
Hayat gerçekten çok garip bir yer. İnsanlar hayatının sonu olmayacak gibi birbirini kırmaya devam ediyor. Hayat bana bunun için çok kısa ve sürpriz dolu bir yer olarak geliyor. O yüzden bu kısa ve kaos olan hayatın farkına varıp sevdiklerimizle güzel anılar biriktirip yaşıyalım.
Ruhum bedenimden taşmak istiyor. İstediği her yeri dolaşmak ve en önemlisi nefes almak istiyor. Önemli, önemsiz, haklı, haksız, doğru, yanlış her şeyi kafama takmaktan yoruldum ve buna engel olamıyorum. Hayat gerçekten başkalarına göre hareket etmek için çok kısa ve acımasız bir yer. O yüzden bu hayatı kendim için yaşamak istiyorum ama nasıl yapacağımı bir türlü bulamıyorum.
Eskiden karanlıktan korkarken şu an ona sarılıyorum sanki. Büyüdükçe bende karanlık olup geceye karışıyorum. Belkide o yüzden karanlık artık beni korkutmuyor. Çünkü artık ben karanlığım....
Kadın dediğimizde aklımıza ne geliyor? Benim aklıma hep bakımlı olması gereken, hep sabır göstermesi gereken, hep emir alan vb. şeyleri yapması gerektiğini söyleyen topluma isyan eden bir grup geliyor. Kadınlar yüzyıllardır bu şekilde üstlerinde tahakküm kuranlara karşı isyan etmeye çalışıyor. Üstelik tek savaştıkları kişiler erkekler olmuyor çünkü bu ataerkil toplumu savunanlar sadece erkeklerden oluşmuyor. Kendi hemcinslerine karşıda savaşıyorlar. Bu savaştıkları kişiler o kadar da uzağında olmuyor. Bu kişiler bazen babası, annesi, abisi, kardeşi, dıdısı... şeklinde ilerliyor. Tek istedikleri cinsiyetleri yüzünden aşağılanmamak ve haklarını korumak bu kadar. Bu yüzden artık saçma sapan erkek ve kadın işi olarak olayları ayırmayı bırakalım, sırf erkek olduğu için birinin bir kadın üzerinde tahakküm kurmasına ses çıkaralım ve bunlara olması gereken cezaları en adil şekilde verilmesini sağlayalım. İşte bu şekilde erkek-kadın eşitliğini sağlamayı başardığımızda ve şiddeti bir amaç olarak görmeyi bıraktığımızda artık insan haklarından ve bir eşitlikten söz edebileceğiz. Bu eşitliğin sağlanabilmesi dileğiyle🌹Bütün kadınların, kadınlar günü kutlu olsun🌹