"Ağlamak istemiyorsunuz, çünkü ağlamak içinizde sakladığınız en gizli şeyleri açığa çıkaracak gibiydi..." ~ Sonat
Hayat garip işte. Bir kaç yıl önceye kadar annemin kendini sevmemesini hiç anlamazdım. Hatta anneme de söylerdim. "Kendini sev, nasıl kendine nefret edebilir ki bir insan...?" derdim. Ve şimdi anlıyorum. Evet, bir insan kendine nefret edebilirmiş. Evet, kendime nefret ediyorum...
Bütün gün dehşet bir yağmur yağıyor ve akşam dersten herkesi ıslanmasın diye birileri almaya gelince ve sen o yolu tek başına ıslanarak eve dönünce yol boyu bir burukluk oluşuyor insanda. Değersizlik...? Her neyse.
İçimde yaşatmaya çalıştığım, herkesten sakındığım çocuk. Bayramın kutlu olsun.
Ve lütfen hiç ölme, ölmek zorunda kalma...
Yazmış Mirzə Şəfi Vazeh:
Ağlımla qəlbimin özgə yolu var,
Hər biri bir yolda puç edər məni.
Birisi sevdadan uzaqlaşdırar,
O biri sevdaya tuş edər məni...
Bağıra bağıra ağlamak isteyipte gülümsediğim bütün anlara nefret ediyorum....
Yaşımdaki çoğunluk gezmeyi, tozmayı, hayatı yaşamayı iyibilir. Peki ben neyi iyibilirim?
Benim de iyibildiğim pek çok şey var aslında. Mesela ben iyibilirim ölümün kıyısından dönmeyi, iyibilirim nefret edilmeyi, fazlalık olmayı, bir kız çocuğu gibi değil de bir asker gibi büyütülmeyi. Kendimi herkes için feda etmeyi, çünkü sırf benim canımın zerre değeri olmadığını düşünmeyi. İyibilirim en önemli şahıs tarafından istenilmememe rağmen dünyaya gelmeyi, iyibilirim her kavgada kendimi hiçe sayıp herkesi korumayı. Her felaketi yaşamama rağmen "çok mutlu" maskesini takmayı da çok iyibilirim. Bak benim de iyibildiğim şeyler varmış.
Ve her şeyden öte, ben çok iyibilirim ölüm fermanımı imzalamayı...